28 Şubat 2016 Pazar

Bir Adam,Bir Kedi,Bir Ölüm


Şu ev düzenleme furyasına takılmışken Mari Kondo kitabın bir bölümünde kitaplarınızı da atın diyordu.Atmak değil ama başkalarına vermek onlarında okumasına katkı da bulunmak mantıklı diye düşünmüştüm.

Sonra şöyle kitaplığımdaki kitaplara baktım be hepsini versem bile içlerinde ayrılmak istemediğim kitaplar olduğunu gördüm.Zülfü Livaneli kitapları.Herhalde bütün kitaplarını alıp okuduğum tek yazar kendisi.

Kendisinin çok ünlü olmuş, herkesçe okunan kitapları var.

Mesela "Mutluluk".Hatta başrolünde Özgü Namal`ın, Murat Han `ın ve Talat Bulut`un oynadığı filmi bile çekildi.

Mesela "Serenad" ,kitap baya popüler oldu.Ne zaman gitsem D&R`ın listesinde 1 numaradaydı.

Ama gel gelelim benim favori kitabıma.Kitap kurgusu itibariyle siyasi içerikli.Ama nedense ben kitabın siyasi kısmıyla hiç ilgilenmedim.Kitabın baş kahramanının içselliği beni çok etkiledi ve sarstı.

Hatta komiktir kitabı bir kaç kez okudum, hatta daha komiği çevremdeki kimseyi bu kitap benim kadar sarsmadı.

Buraya kitabın kısa konusunu da yazayım bari;

Aslında siyasetle hiç alakası olmayan bir adamın çeşitli olaylar sonucu( ki bu kısmı anlatmıyorum,süprizi olsun o da kitabın) İsveç`e göçüşü ve orada yaşadıkları. Eğer okumadıysanız bir şans verin derim.

Bu arada kitabın ismi de yazının başlığı :)))

Gökçe

25 Şubat 2016 Perşembe

Boşanma sürecindeki çocuklu ailelere tavsiyeler




Geçenlerde bir "sınıf arkadaşıyla oyun için buluşma" esnasında, fark ettim ki arkadaşımızın annesi bize farklı bir adres veriyor.
Zaten yeni taşındıkları yepyeni bir sitede yaşıyorlardı. Ben de merakıma engel olamadım "hayırdır" ı çakıverdim.

Fısıldamalı bir cevap geldi malesef. "Babamız eski evde kaldı, biz buraya taşındık. "Henüz 2 hafta oldu".

Sonra içeri geçtik çocuklar bir yandan oynuyor, kadıncağız bana çay demlemiş börekle sunuyor falan. Açıkçası pek de tanımıyorum, sadece çok cici bi kadın olduğunu düşündüğüm bir sınıf annesi olarak biliyorum.


Neyse efendim, arada mutfaktayken birazcık daha bilgi alabildim.

Sonra benim de küçükken annemin babamın boşandığını söylediğim zaman kadın bir anda daha rahat hissetti kendini.
Orada da söylediğim, kendim tecrübe ederek yaşadığım bazı temel notkaları buraya da paylaşmak isterim.


Mutlaka her ailenin farklı bir boşanma hikayesi ve her çocuğun da farklı karakteri var. Ama ben kendi adıma geriye dönüp baktığımda yapabildiğim değerlendirmeleri paylaşmak istiyorum.



  •  Çocuklar bu durumu "kendi suçları" olduğuna çok çabuk inanırlar. Benim de sorunların kendi yaramazlıklarım ve davranışlarım yüzünden olduğuna inandığım bir dönem olmuştu. Hele hele, çocukla ilgili konularda çocuğun yanında çatışmaya düşüp sonra da "senin yüzünden kavga ediyoruz, sen geç yattığın için" gibi çok ölümcül olabilecek laflarla destekliyor olabilirsiniz. Siz orada sadece çocuğu erken yatırmaya çalışıyor olabilirsiniz ama çocuğun aklına takılan onun yüzünden kavga ediyor olduğunuzdur. 

  • Annenin üzülmesi, bir çocuk için gerçekten çok yıkıcı bir şey. Biliyorum çok çok zor bir dönem. Biliyorum hayat çok zorlaştı ve içinizde her daim bir burukluk ve üzüntü var.Ama mutlaka yüzünüze arada bir de olsa güler yüzünüzü takının, güçlü durun. Çocuğunuz en çok sizin yansıttığınız durumunuza üzülecektir. Siz mutlu olursanız günlük yaşantısında çocuğunuz da çok daha huzurlu olacaktır. Onlar için geniş kavramlardan daha önemli olan şey günlük yaşantılarının nasıl geçtiği aslında. 

  •  Evden ayrılan, yani çocukla daha az görüşecek taraf, büyük ihtimal baba,kişiye çok iş düşüyor. Çocuğun kafasında sürekli dönüp duran konu bu ebeveynini kaybettiği. Bunu destekleyecek hiç bir şey yapmayacağınız gibi, onu ne kadar sevdiğinizi ve ondan ayrılmanın aslında "keyfi" bir durum olmadığını mümkün olduğunca fazla  hissetirmelisiniz.

  • Benim takip ettiğim kadarıyla babaların yaptığı şeyler, çocuğu alıp babaannenin yanına götürmek, akrabaların yanına götürmek. Bunun bende uyandırdığı izlenim babanın çocuğuyla baş başa kalmaktan korktuğu/zor geldiği oluyor açıkçası.Babalar mutlaka ama mutlaka çocuklarıyla baş başa da uzun bir süre geçirmeliler. Tabi ki aile ile de görüşmek çocukların sevdikleri tarafından şımartılması da harika. Ama baş başa zaman, sinema, lunapark, yürüyüş, ne olursa artık, mutlaka gerekli.


  •  3. Kişiler: Bu çok karışık bir konu. Tabi ki zaman ilerledikçe hayatınızda yeni birileri olabilir. Bu konuda anneler daha "sağduyulu" davranırken, babalar malesef çocukla olan görüşmelerine hemen bu 3. kişiyi dahil etme derdinde oluyor. Bence hiç tanıştırmayın daha iyi:) Bunu düzgün yapmanın ve çocuğu üzmemenin bir yolu yok çünkü. Yaş ilerlerdikçe, çocuklar zaten kendiliklerinden anne babalarının mutlu olmasını,  biriyle tekrardan evlenmesini kendileri ister duruma geliyorlar.Ama hemen değil.İşler çok ciddiyse ve çok kısa süre içerisinde evleniyorsanız durum farklı. Mutlaka bir psikolojik danışmandan detsek alınmalı bu durumda diye düşünüyorum.

  •  Medeni olun. Medeni olmanız sizin için değil çocuğunuz için ölümcül olduğunu unutmayın. Eski eşinizle telefonda "rahat" konuşmanın bir yolunu bulun. Çünkü konuşacaksınız. Doğum günü partilerinde karşılaşacak, okul karne günlerinde mecburen görüşeceksiniz.Gerekirse bunu uygun bir zamanda oturup konuşun ve planlayın.


  • Çocuğun öğretmenleriyle konuşun ve okulda çok ciddi desteklenmesini sağlayın. Ben ilk okul 4/5 dönemindeydim. Bazı derslerde defter tutmayı tamamen bırakmış , kursta ders kırmaya başlamıştım. Sınıf öğretmenim, demek ki haberi vardı, çok üstümde durup desteklemişti neyse ki. Çocuğun okulda yaptığı "garip" haraketlerin hassasiyetle karşılanması gerektiğini okul bilmeli mutlaka.


Sevgiler,

Ceren

24 Şubat 2016 Çarşamba

Yorgun annelere kıyağımızdır


Çocuklar bebeklikten çıktıkları andan 5,6 yaşına kadar, hatta Gökçe'nin durumunda daha da uzun, size sararlar da sararlar bütün oyunlarda siz de katılın isterler. Onlarla hoplayıp zıplayıp habire "mış" gibi yapacak daha da önemlisi bunları 50. kez yaptığınızda da eğleniyor görünmelisiniz.

Bazen gerçekten sıkılmaktan da öte, yorun veya hasta olabiliyoruz. Bu durumlarda kurtarıcı olabilecek hem de vicdan azabı duymadan çocukların hala oynadıklarını düşündükleri oyun listesi hazırladık.

Biz ana başlıkları veriyoruz, gerisi hayal gücünüze kalmış:

Yorgun anneler için çocuklarla "yatarak" oynanabilecek oyunlar listesi


  • Uyuyan ve horlayan baba oyunu
  • Ambulansçılık
  • Doktorculuk
  • Sorunu olan kaplancık
  • İlgilenmiyorum oyunu
  • Kırılmış kurtcuk
  • Ben bir battaniyeyim oyunu
  • Sessiz dağ oyunu
  • Ölü denizanası oyunu
  • Etrafımda dön oyunu
  • Anne bir kaya olmuş oyunu
  • Görünmezlik oyunu
  • Göbeğimi gıdıkla oyunu

Sizlerin de ufaklıkları en az eforla oyalayabildiğiniz fikirleriniz varsa lütfen paylaşın:)

Ceren

21 Şubat 2016 Pazar

Ilkokul Maceralarımız


Bu tarz yazılara ay yine mi okul yazısı diyor olabilirsiniz. Ama inanın şu anda çocuğu 4-5 yaşında olan,yakında ilkokul velisi olacak anneler iiçin bu yazılar valla amme hizmeti. Keşke ben de önceden rastlasaydım da naif ,herşeyi ince ve pembe zanneden dünyam bu kadar sertleşmeseydi :)))

Normalde çevrenizi hayatınızdaki insanları seçiyorsunuz ona göre de etkileri oluyor. Ama çocuğunuz okula gittiği anda oradaki çevrenizi seçemiyorsunuz. Sizin gibiler var, bir de "bu insanlar cidden gerçek mi yok canım daha neler" olan var.

Bu gözler bu 2 sen de öğretmen masasından yazı sınavı yapılmış defterleri alıp sanki çocuğunun el yazısıymış gibi düzelten anneler mi görmedi, öğretmene yılbaşında lokum+yılbaşı çiçeği+altın alan anneler mi görmedi,gizli kurulan whatsup gruplarında öğretmenin doğumgünü hediyesi ne olacak tartışmaları mı görmedi( ki bu sene sıkı hazırlanıyorlar zannımca gökyüzüne isim yazdırıp havai fişek patlatacaklar), öğretmene gidip hocam dünkü soru da şurada takıldım nasıl yapayım diyen 30 küsur yaşında anneler mi görmedi.

Hahaha ama intikamımı çok pis almış olabilirim bu haftasonu. Öğretmen ödev olarak kartona Istanbul kartpostalları yapıştırın demiş. Ben ne yaptım. Whatsup grubuna ' Ay öyle ödev vermek olmaz,biz İstanbul'daki bir tarihin eserin maketini yapmayı düşünüyoruz "yazdım. Yarın okula gittiğimizde Sultan  Ahmet Camii'nin gerçeğe yakın halini göreceğime eminim. Ben 2 kartpostalı kartona yapıştırırken öbürlerinin maket yaparak bütün hafta sonlarını berbat ettiklerine eminim.
Nihohoho yaşasın kötülük:))))

Gökçe

18 Şubat 2016 Perşembe

Çocuk davranışları ve altın tabakta sunma hikayesi




Belki biliyorsunuzdur, yazılım sektöründe çalışmıştım senelerce. Çeşitli müşterilere bir çok yazılım/program projeleri yapmışlığımız var.
Neyse, orada öğrendiğim çok önemli bir kural vardı. "Müşteriye hiç bir şeyi atın tabakta sunma!"

Açıklaması şu, müşteriye anlaştığınız ve onun ihtiyacını karşılayan şeyler dışında ekstra bir şeyi zamanından önce ve "bedava" ya vermemelisin.Verirsen bu artık senin her zaman yapman gereken bir sorumluluk olur ve müşteri değerini de bilmez. Zamanı gelince ve müşterinin gerçekten ihtiyacı olduğunda bunu vermelisin.

Daha sonra çocuklarımı büyütürken bu laf hep aklıma gelirdi. Zira mesela bir restorana gittiğimizde çocuğum için "baştan gezsin etrafa bakınsın hevesini alsın, sonra mama sandalyesine oturturum" diye düşünürdüm.
Ama bu hep ters teperdi. Bu sefer ne önce ne sonra asla oturmazdı bir kere  o serbestliğin tadını alan çocuk. Çocuk dediğin "avans" mantığını anlamıyor.

Diyelim ki bir  "zaman" kısıt koyacağım oğlana, 15 dakika tv izle sonra ödevini yap gibi, bu da her zaman ters teptiği gibi bir de başta verdiğin iznin de hiç değeri kalmıyor.

Arada bir rahat etmek için biz anne babalar tableti / ipad'i çocuğa sunarken de aynı kural işliyor.
Eve arkadaşı geliyor. Eğer ta en başta bir yarım saat verirsem izin, sonraki 2 saatte alamıyorum ellerinden.

Ama en baştan izin vermezsem en azından uzunca bir süre başka şeylerle oyalanıyor ve hatta bazen hiç tableti ellerine almıyorlar.

Siz ne dersiniz, çocuklara avans mutluluklar vermenin aslında işe yaradığı oluyor mu?


Ceren

16 Şubat 2016 Salı

Bebek Odası

İşe başlamadan önce evdeki düzeni biraz olsun oturtmak istiyorum.  Bunlardan biri de bebeğin oda durumu. 2 yaşına kadar bizim odada diye düşünüyorum. Ama yine de bir de kendi alanı olmalı.Çünkü abisinin de var. Ilk başta abiyle aynı odayı kullanırlar diye düşündüm ama yaş farkımız oldukça fazla. Abinin kendi odası,kendi düzeni var. E hadi onu da bozmayalım dedik. Şimdiye kadar biz bebekle küçük odada aynı yatakta yattık. Düzeni aynı oda ayrı yataklara çevirmeye çalışıyorum. Ama o da co-sleeping denen şey olsun istedim. Belki sizden de fikir gelir,akıl akıldan üstünde diye aklımdakileri şimdi buraya yazıyorum.

Şimdilik odaydı,takımdı istediğimiz için şimdilik İkea'daki yataklara bakıyorum. En içime sinen de sanki şu aşağı resimdeki oldu. Modeli Ikea Gonatt.
Bebek Yatağı

Yandaki korkulukları çıkartırım,eğer benim yataktan kısa kalırsa da altına yükseltici yapar co-sleeping konumuna getiririm diye düşündüm.

Bu gece için düşündüklerim. Bir de gündüz için düşündüklerim var. Bu aralar Montessori sistemine sarmış vaziyetteyim. Sistemi de biraz ucundan köşesinden yakalamak için gündüz yer yatağı planım var. Yine ince bir sunta üstünde yatak düşünüyor. Gündüz bebek burAda yapabilir. Içinde sadece çekyat ve ufak bir kütüphanenin bulunduğu küçük bir odamız mevcut. Odada kütüphane sabit kalır ,alt rafları boşaltıp miniğe ait kitapları koyarım,bir de cd çalar alırım diye düşündüm. Çek yat yerine de bir sürü minder alırsam bebeğe de kendi özel alanı olur diye düşündüm.

Şu Montessori sistemini de iyice takip ediyorum. Yüzeysel uygulamaktansa bütün mantığını öğrenip aklıma yatanı uygulamak istiyorum.

Bir de bebeğin odası için 2 tane kafamda koyduğum  eşya var. Biri cafenohut diye bir blogda gördüğüm haritadan yapılmış kelebekler,diğeri de kepçeden bir bulut ve ondan düşen rengarenk damlalar. Onun resmi pek çok yerde var ,kendim yapmak istiyorum. Yapınca paylaşacağım:)))





Gökçe



15 Şubat 2016 Pazartesi

Hay bin kunduz dedirten annelik anları


Çocuklarla ilgili bir çok günü oh bugünü de kazasız belasız atlattık diye bitirirken, bir çok zaman da bu kadar da olmaz dedirten aksilikler bizi buluyor. Aşağıdaki maddelerden bir çoğu benim şahsen başıma geldi. En kötü günümüz böyle olsun tabi, o ayrı...

1.  Çocuğunuzun bir oyuncağını aylardır onunla oynamadığı için atarsanız,tam o gün o oyuncağını sorar.

2. Uyuyan bebeğinizi taa arabanızdan evinizdeki yatağına kadar uyandırmadan taşırsınız, tam o anda hapşırığınız gelir.

3. Kızınız size baleye gitmek için aylarca yalvarır, derse yazdırdığınız gün siz ödemeyi yaptıktan sonra artık jimnastiğe gitmek istediğini söyler.

4. Çocuğunuz kırk yılın başı brokoli yemek ister ve o gün evde yoktur.

5. Birine bebeğinizin güze uyuduğunu söylersiniz ve bir daha uzun gündüz uykusu uyumaz.

6. Tam artık bebeklik eşyalarını dağıtmaya karar verip dağıttıktan sonra hamile kaldığınızı öğrenirsiniz.

7. 2 günlük bir yolculuğa gidip bir yığın bavul hazırlarsınız ve gittiğinize bir bakarsınız en basit şeyi unutmuşsunuz mesela bebek bezi.

8. Siz çocukları gezmeye götürmek için acayip bir hazırlık yaparsınız ve tam oraya vardığınızda uykuya dalarlar.

9. Bebeğiniz uyurken tam kendinize vakit ayrırmak istediğinizde , siz daha ne yapacağınıza karar veremeden bebek uyanır.

10.Çocuğunuzun ne güzel konuştuğunu eşe dosta göstermek istediğiniz an tek kelime bile etmez.

11.Çok kısa bir gezinti olacağı için yanınıza yedek kıyafet ve bez almadığınızda bebeğiniz ya kusar ya kaka yapar.



Sizlerin başına gelen murphy aksilikleri neler oluyor genelde?

Ceren


14 Şubat 2016 Pazar

Veli Toplantımız


Bu pazar veli toplantımız vardı. Toplantı tarihi 14 Şubat. Toplantının pazar olduğunu duyan bütün çocuklar itiraz etmiş" Ama öğretmenim pazar günü Sevgililer Günü,anne babalarımız nasıl gelsin" komik olan bütün veliler buna çok güldü. Istinasız hepsi " Sanki şimdiye  kadar devamlı Sevgililer Günü kutladık da bugün sorun oldu toplantı olması" dedi.

Demek çocuklar analar babalar Sevgililer Günü kutlasın istiyorlar. Daha ziyade annesiyle babası birbirini sevsin ve belli etsin istiyor. Benim büyük oğlanda da farkediyorum,en ufak bişeyde sözleri hep" hadi aile aile film izleyelim,hadi aile aile Uno oynayalım, hadi aile aile şunu yapalım bunu yapalım" Oradaki aile aile kelimesi aslında konunun özü.

Bugün toplantıda yine öğretmeninizin sitemlerini dinledik. "Inanılmaz yaramaz ve söz dinlemezler " diyor. Gerçekten sınıfa giriyorum sınıfın içinde kovalamaç oynayanlar mı istersiniz,yere 2.80 uzananlar mı istersiniz. Hep aklımdan geçiyor bizde çocuktuk ama okulda davranışlarımız bu kadar çığırından çıkmış değildi. Ama sonra düşündüm biz sokak çocuklarıydık. Ben hava fırtına olmadığı sürece hergün sokağa çıkar oynardım. Eğer İstanbul'da sitede oturmuyorsanız çocukların sokağa çıkması daga nadir rastlanan bir olay.E bu çocuklarda okulu sokak gibi görüyorlar demek diye düşündüm. Üstüne bir de velilerin benim çocuğum herşeyi yapabilir tavrı tam tuz biber.

Bizimki bir devlet okulu ve veliler vu kadar öğretmene,müdüre,okula karşı söz dinlemez,kurallara uymaz bir tutum sergiliyorken,özel okullarda durum nedir merak ettim....

Mesela öğretmen çok basit bir kuraldan bahsediyor. Bunlar daha küçük ,0.5 kalem tehlikeli olabilir demişti okulun başında. Bende bütün kalemleri normal kurşun kalem aldım. Son 1 aydır oğlum devamlı söyleniyor" anne ben 0.5 uçlu kalem kullanmak istiyorum". Bende ısrarla sınıfın kurallarına aykırı diye kabuk etmiyordum. Bu hafta öğrendim ki sınıfın %90 çatır çatır kullanıyormuş ,bizimki de derste arkadaşından izin alıp kullanıp geri veriyormuş. Bu sefer buna da üzüldüm,çok katı davranışım demek ki kurallar diye diye. Bende aldım kalemi ama hala doğru mu yaptım hata mı ettim bilmiyorum.

Daha önemliama sınıfta bir çok öğrenci tarafından delinen kurallarda var,onlara kesinlikle uyuyoruz ama bazen önemsiz şeylerde kural esnetilebilir diye düşünüyorum şimdilik.....

Gökçe

12 Şubat 2016 Cuma

Haftasonu gelirken...


Bir sevgililer günü daha geldi çattı. Biz çocuklu insanlara dönüştüğümüzden beri yıl dönümü dahil özel günler önemini kaybetti. Hani çocukları bırakıp yemeğe falan giden, özel günlerini ihmal etmeyen insanlar var mı var, tebrik ediyorum. Ben bir ara çok boşladım bu konuyu, alıştık bir güzel, daha da dönüşü olmaz herhalde:)

Neyse efendim, bu hafta da bitmek üzereyken geçen haftada radarıma yakalananlarda bir demet size. İşte beni eğlendiren, şaşırtan bazen de düşündürenler:


1. Bu resmi instagram'da Gwyneth Paltrow paylaştı. bilin bakalım kim bu çocuklar? Evet, soldaki Chris Martin ve Gwyneth paltrow'un kızı Apple(bu nasıl isim konusunu herkes içinden bir düşünsün tamam mı) sağdaki de Beyonce'un kızı. baya iyi arkadaşlık etmişler gibi duruyor değil mi? 


2. Bu dede de kim? Aman allahım Bon Jovi dede olmuş. Yani kabul edelim muhteşem yaşlanmış sonuçta ama gene de ağlamak istedim ilk gördüğüm anda.... 
3. Gwen Stefani'nin makyajsız hali... Senelerdir bunu görmeyi bekliyordum zira hep aşırı makyajla gezen bir kadın. Zannediyordum ki heralde makyajsız bir şeye benzemiyor. Meğerse böyleymiş.  E be kadın napıyorsun tek boynuzlu at kanı mı içiyorsun bu yaşta bu güzellik gençlik. 




4. Beni çok eğlendiren bir video, yetişkinler eğer küçük çocuklar gibi davransaydı nasıl görünürdü videosu. hahah gerçekten çok acayip oluyor bu şekilde izlemek, haraketler hepinize tanıdık gelecek.





5. Yeni bir baba youtuber keşfettim, bebek de çok tatlı, adamcağız videoları baya da uğraşıp editliyor ve baya komik sahneler oluşuyor. Röportaj videolarını da tavsiye ederim...



Evet bu haftalık bu kadar, iyi haftasonları herkese!

Ceren


11 Şubat 2016 Perşembe

Bakıcı Üzerine Konuşmalar


Büyük oğlum karşımda ateşli yatıyor,küçük içerde  mısın kırın ederek uyuyor. Bende kafa bir dünya.

İşe geri dönmeme 3,5 hafta kaldı. Ama geçen hafta aldığım telefon neticesi şirkette yeni gelişmeler olduğunu,belki geri dönemeyeceğimi öğrendim. Zaten dönesim yoktu sevinsem mi,sevinmesem mi bilemedim. Hayır eğer döneceksem daha bakıcı işini de halletmedim.

Kafamda deli sorular, oturup Serdar Ortaç dinleyesim var. Belki havamı bulurum.

Şu bakıcı işi cidden önemli. En yakın arkadaşlarımdan biriyle 4 gün arayla doğum yaptık,büyük çocuklarımızın arası da 3 ay. Onun ki kız ki ne kız:))) Doğduklarından beri aynı okullara gittiler,şimdi de aynı ilkokulda aynı sınıftalar. Hatta kız onları beşik kertmesi yaptığımızdan korkarak en son annesine doğduğumdan beri başka erkek görmedim yeter diye isyan ediyormuş.

Neyse bakıcı konusuyla alakasına gelicem. Bugün annesinin işi vardı,ikisini de okuldan ben aldım.
Bizim eve geldik. Canları istemedi ayrı takıldılar,kız da benim yanıma geldi muhabbete."ee Gökçe abla bakıcı işini naptın " dedi. " valla biz bir şey yapamadık da siz buldunuz di mi " dedim. " He bulduk ama benim içime hiç sinmiyor"dedi."hayırdır ? " dedim." Kadın hep gülüyor ,herseyi anlatırken gülüyor. Güleç olmak güzel ama bu fazla gülüyor. Bu kadar herseye gülümseyerek cevap veren bir insana güvenemem ben. Insan bazen suratta asmalı,ciddi olmalı " dedi. Tabi ben şok, kız baya karakter tahlili yapıyor. Işim ilginç tarafı devamlı gülümser sürat ifadesiyle dolaşan insanlardan ben de hazetmem,ben de bir şeyler sakladıklarını düşünürüm. Ilk defa bunu başka birinden hemde 8 yaşında bir çocuktan duymak garip geldi.

"  Benim gibi suratsız olsun yani " dedim. " Evet ben seni çok doğru buluyorum, sen hem gülüyorsun hem ciddi olmasını da biliyorsun. Hem sen bu aralar işe gitmek de istemiyorsun ,annem bakıcı parasını sana versin,sen iki bebeğe de bak " diyince baya güldüm.

Nedense kendimi hep bu konuda yalnız bulurdum. Yerli yersiz gülen insanlardan tek ben hoşlanmıyormuşum gibi kendim gibi birini bulunca baya mutlu oldum.8 yaşında bile olsa:))))


Gökçe

8 Şubat 2016 Pazartesi

Diş Buğdayı Partisi

İlk oğlumda da geleneksel şeyler yapmıştım ama 2.sinde iyice  dibine vurdum.5,5 aylık ilk dişimizi çıkarınca da bir "Diş Buğdayı" şart oldu.



Diş buğdayını 15 tatilde yapalım deyince de  baya çocuklu büyüklü bir grupla yaptık diş buğdayı partimizi.

İlk olarak hediye olarak ne vereceğimi düşünmeye başladım. Böyle kokulu savundu , lavanta keseliyi vermek istemedim. İçlerine diş fırçası+diş macunu koyup çocuklara dağıtılmak üzere keçe küçük çantalarda karar kıldım. Kızlara pembiş,erkeklere maviş. :)))



Sonra çocuksuz gelenlerin  de olacağı aklıma geldi. Eee dedim, şimdi onlara vermemek ayıp olur. Onlar içinde ufak kavanozlar alıp son gece üstlerine kurdele yapıştırdım. Sonra da içlerine lokumlar koydum.

Bir de diş şeklinde paketli kurabiye siparişi verdim.

En önemlisi buğdayı kaynattım,azıcık pudra  şekeriyle karıştırıp içine tuzsuz kuruyemişlerden koydum. Kâselere bölüştürüp ikram ettim,çünkü içine para yerine yarım gram altın koydum.  Dostlar alışverişde görsün misali:))))



Diş buğdayı sırasında herkesten istediği kâseyi seçmesini rica ettim. Herkes hemen kâselerini seçti. Sırayla kâselerin içinde altını aradık ama bulamadık. Artık herkes " Gökçe sen altın yerine narin altın tozumu koydun " diye baya dalga geçerken artık, Cerocan geldi son kalan kâseyi aldı ve bingooo altın Cerene çıktı.

Sağolsun davet ettiğim herkes geldi. Insanların sevenlerinin olması çok güzel. Hatta Cerenciğim işinden izin aldı da geldi.

Bir sürü güzel yiyeceklerde  yaptık. Öncesinde oturduk bir güzel hepsini yedik,çayımızı içtik,muhabbetimizi ettik. Herşey çok güzeldi. Çok hoş bir gün geçirdik.





En sonunda tabi Emir'in önüne bir sürü malzeme yığdık. Arkadaş dil buğdayı ruhuna uygun olarak gitti direk dil macununu seçti. Bizde bunu kendisinin dişçi olacağına yorduk.


Diş buğdayı,adım çöreği falan bahane pasta çörek yiyip çoluk çocuk muhabbet etmek şahane:)))

Gökçe

7 Şubat 2016 Pazar

Çocuklar için uyku öncesi hikayesi:"Bulutlar için müzik"

Çocuklar okul öncesi çağda hep hikaye dinlemek isterler. Ben kendim bir noktada tıkanır, bulduğum hikayeleri de pek beğenmezdim. Kısa ama umut verici ve şaşırtıcı hikayeler olsun isterdim. Bu da o zamanlarda bulduğum hikayelerden biri. Belki sizler de çocuklarınıza anlatmak istersiniz.


BULUTLAR İÇİN MÜZİK 

Bir zamanlar minicik bir ülke varmış ve çook uzun zamandır kuraklık yaşıyormuş.
O kadar uzun bir zaman yağmur yağmamış ki insanlar artık kötü hasatlardan dolayı açlık çekmeye başlamış.

Bir gün müzisyenlerden oluşan bi grup seyahat ederken bu ülkeye uğramış. Ama ülkedeki sorunlardan dolayı hiç kimse müzik dinlemek istemezmiş.

Müzisyenler itiraz etmiş "Ama müzik sorunları aşmanıza yardımcı olur" demişler. Ama kimse buna ilgi göstermemiş ve inanmamış.

Müzisyenler neden yağmur yağmadığını bulmaya çalışmışlar. Durum çok garipmiş çünkü gökyüzü tam yağmur havasında görünüyormuş bulutlu ve karanlık.

" Aylardır bulutlar geziyor ama bir damla yağmur yağmadı" demişler insanlar.
" Merak etmeyin" demiş müzisyenler "biz ülkeye yağmur getireceğiz".


En yüksek dağın tepesine gidip provalara başlamışlar.

Müziği duyan herkes meraklanmış ve dağa doğru gitmiş.


Kalabalığı gören orkestra şefi konseri başlatmış ve müzisyenler de çalmaya başlamış.
Enstrümanlarından küçük, tatlı nameler çıkmaya başlamış ve yüksele yüksele bulutlara kadar gitmiş.

Müzikleri çok keyifli, mutlu ve eğlenceliymiş. Notalar bulutların yumuşak ve tombul göbeklerine dokunmaya başlamış.

Gökyüzü bir anda kocaman bir gıdıklama oyununa dönüşmüş. Koca koca bulutlar şimşekler çakarak kahkahalar atmaya başlamışlar.

Müzisyenler çalmaya devam etmiş ve bir süre sonra bulutların gülmekten gözlerinden yaşlar gelmiş ve bütün üklenin üzerine gözyaşlarını dökmeye başlamışlar.

Ülke sonunda beklediği yağmura kavuşmuş.

Bu müzik yağmuru sonrasında ülkedeki herkes bir enstrüman çalmayı öğrenmiş ve sıraya dağa çıkıp bulutları mutlu edecek nameleri çalmayı hiç ihmal etmemişler.

Bitti.


Ceren

4 Şubat 2016 Perşembe

Haftasonu gelirken...

Bir haftayı daha tamamlamak üzereyiz.

Geçen hafta radarıma takılanlardan bazı seçmeler:


Geçen hafta gelen enteresan haberlerden biri, Barbie'ni yeni görünümü oldu.
Çok tartışılan mükemmel fiziğe sahip "Barbie" görünümü artık bazı değişikliklere uğramış ve tam 7-8 farklı çeşit Barbie piyasaya sürülüyor.



Curvy - yani kıvrımlı hatlara sahip bir barbie olduğu gibi, petite yani kısa boylu ayrıca farklı saç tipler ve renklere sahip barbie'ler geliyor.
Barbie bu değişimiyle geçen haftanın time dergisine kapak oldu.




Geçen hafta çok feci tatlı iki çocuğun resimleri çıktı karşıma.
Birincisi benim "Japon Amelie" adını taktığım şeker mi şeker bir japon kızının maceralarını konu alan foroğraflar.

Galerinin tamamına erişmek için : Link

İkinci olarak da evlerinde evcil hayvan olarak bir ördek besleyen ailenin çocuklarıyla ördeğin arkadaşlıklarının fotoğrafları. 

Galerinin tamamına erişmek için : Link


Bu haftalık da bu kadar, herkese iyi hafta sonları. 








2 Şubat 2016 Salı

Evcil Hayvan Sorunsalı



Küçük bir çocukken evde evcil bir hayvanım olsun isterdim ama bizimkileri bir türlü razı edemezdim. Sonra sokakta bir yavru kedi beslemeye başladım. Adını da Pamuk koydum. Pamuk'u yavaş yavaş eve alıştırdım ,  annem razı oldu gibi ama babamı razı edemedim bir türlü. Kediyi gündüz eve alıyorum ,babam gelmeden sokağa çıkartıyorum. Gel zaman git zaman babamı da razı ettim. Pamuk evimizin ilk kedisi,hatta babamın biricik göz ağrısı oldu. Pamuk dişiydi. E aylar geçti hayvanın çiftleşme mevsimi geldi,annem tutturdu günah hemen kısırlaştıramam mürüvvet görelim diye. Bizde 4 yavruya mürüvvet gördük,Pamuk sonrasında kısırlaştırıldı. Ama bizdeki kedi sayısı bir anda 5 e çıktı. Sonra yıllar geçti kediler öldü ama biz yazık annemiz dedik,ay yazık kör dedik eve aldık. Evdeki kedi sayısı hiç 3 ten aşağıya inmedi. Taaa ki babamın vefatına kadar. Annemde şimdi tek kedi var. O da benim bebelerden hiç hazmetmiyor. Biz geldik mi evde kaçacak delik arıyor.

Bunları niye anlattım. Tarih tekerrürden ibaret misali bizim oğlan deli gibi evcil hayvan istiyor. Ama zamane gençliği işte, İguana istiyor. En son gittik bir dükkana  İguana baktık. Ben elime alabiliyor muyum elleyebilir miyim diye baktık. Malum hayvancagızın bakıcısı ben olucam sevicisi çocuklar olacak.

Sonrasında benim hamilelik oraya çıktı İguana alma işi kaldı. Hatta büyük oğluma hamileliğimi ilk söylediğimde " Ne gerek vardı kardeşe,İguana alacaktık ya" bile dedi.

Sonrasında bebek geldi,biraz büyüdü. Bizim İguana konusu yine açıldı. Ama ben kendime 2 çocuk+ 1 İguana konusunda güvenmiyorum.

Ne yapacağız diye düşünürken ,evcil hayvanımız bizi kendi buldu,bir Martı. Bu çok kar yağdığı zamanlarda  camın önüne ekmek koymuştum. Bu şapşik bizi bellemiş ordan. Şimdi her sabah geliyor cama tıklamıyor. Azıcık havada uçar vaziyette uzak duruyor. Ben ekmekleri koyuyorum ,geri çekiliyorum. O da yiyip gidiyor. Arada menü değiştirip simit falanda veriyorum ama. Şimdilik herkes bu durumdan mutlu,evcil bir hayvanımız var. Bakıcı ararken artık 2 çocuk+  1 Martı'ya bakacaksa şartıyla  bulmam lazım .

 Gökçe