5 Kasım 2015 Perşembe

Türkiye'de ebeveyn olmak



"A cup of Jo", eski editör Joanna Goddard’ın annelikten güzellik moda ve seyahat tecrübelerini farklı yazarların da katkılarıya paylaştığı harika blogu. Burada  en sevdiğim bölüm dünyanın çeşitli ülkelerinde çocuk yetiştiren (amerikalı) annelerle yapılan söyleşiler. Tabi bunlardan biri de Türkiye’de çocuk yetiştiren bir anne ve Türkiye’deki yaşama dair şaşkınlıklarıydı.
Önce yazının linkini vereyim(Orjinalini okumak isteyenler için);



Yazıda bahsi geçen Diane, 11 aylık oğlu ve eşiyle Brooklyn` den İstanbul `a taşınmış bir anne.

İstanbul’la ilgili ilk izleniminden bahsederken:  "İstanbul’daki ilk birkaç saatimizi bebeğimizle birlikte kımıldamaz bir trafikte evimize gitmeye çalışırken harcadık. Çok stresli ve yorgundum ve neredeyse ağlayacaktım. Korkmuş ve bunalmış hissediyordum. İlk birkaç ay için New York’u düşünmek veya sadece kirli mide bulandırıcı metro resimlerini görmek bile vatan hasreti çektiriyordu  ama neyse ki İstanbul’da artık kendimizi evimizde gibi hissediyoruz."

Komşuluk üzerine: İstanbul’un kalabalık  bölgesine 20 dakika uzaklıkta bir balıkçı kasabasında yaşıyoruz. Sabah yolumuzun üstünde sahilde balık avlayanlar manav ayakkabı tamircisi dükkanının önünde sigara molası veren garsonlar oluyor. Büyük bir şehirde küçük kasaba hayatı yaşamak harika.

“Eller işbaşında “ kültürü üzerine: Türk insanın her zaman bebeğinize dokunur ve öper. Biz buraya taşındığımızda oğlum Aaron sadece birkaç aylıktı  ve ben mikroplar konusunda hala paranoyaktım. Benim Brooklyn`de ki anne grubumda yabancı birinin bebeğe dokunması ya da alması anneler için dehşet vericidir ama İstanbul`da bundan kaçınmanıza imkan yok . Aaron'la sokakta yürüdüğümüzde yanaktan makas alanlar ayağını gıdıklayanlar saçını okşayanlar la karşılaşmak çokta alışılmadık değil hatta ergenler  bile böye davranıyorlar.. Sokakta devamlı Tanrı korusun anlamında “Maşallah”  diye bir kelime duyarsınız. Türk insanı tam bir bebek delisi. Amerika da bebek sevmediğinizi söylediğiniz de bu çok da acayip değildir ama eğer Türkiye de bebek sevmediğinizi söylerseniz bu sizi çok kötü bir insan yapar.

Yabancılara karşı nezaket üzerine: Buradaki insanlar harika,şehrin en iyi yanı onlar.Bir gün bir mağazaya gitmeye çalışıyorduk ve hafifçe yağmur yağmaya başladı. Kocam bebeğimiz Aaron’ı taşıyordu ve bir şemsiyemiz de yoktu. Kaldırımda beklerken genç bir adam şemsiyesini Aaron’ın üzerine tuttu, gideceğimiz yere kadar bize bu şekilde eşlik etti. Vardığımızda bize hoşçakal dedi ve gitti, büyük bir şey değilmiş sanki her zaman yaptığı bir şeymiş gibi.

Çok işlevli oyun/jimnastik alanları üzerine: Parklarla ilgili komik bir durum, yetişkinler için egzersiz aletleri  var. Anne babalar, çocukları parkta oynarken bu aletlerin üzerinde bisiklet falan çevirip egzersiz yapıyorlar. Aletlerden bazıları da daha çok işkence aletine benziyor.   


Milli Gurur duygusu üzerine:  Türk arkadaşlarımızda yoğun bir türk kültürü gururu var. Atatürk resimleri tüm binalarda ve evlerde bulunuyor. Onun hatırasına saygısızlık yapmak bir suç sayılıyor.
               

Çocuk sinir nöbetleriniz azlığı üzerine: Burada asla bir çocuğun toplum içinde inat krizine girdiğini görmedim. Eğer kalabalık bir ortamda bebek homurdanmaya başlarsa hemen çevredeki yabancılar onunla oynar dikkatini dağıtır  ve büyük krizin gelmesini önlerler. Bir keresinde br restoranda Aaron sabrının sonlarındayken garson onu alıp diğer garsonların yanına götürmüştü biz de eşimle yemeğimizi bitirmiştik.

Çay üzerine : İstanbul bir çay şehri. İnsanlar her zaman siyah çay içiyorlar ve kaynarken küçük lale(ince belli) bardaklara servis ediliyor. Bu bardaklar İstanbul manzarasının bir parçası olmuşlar. Hava 40 derecedeyken insanları çay içerken görüyorsunuz, inşaat işçileri çalışırken içiyorlar, çalışanların hep yanlarında bir bardak çay oluyor. Bir keresinde bir marangoz evimizdeyken çay istemişti ve ben sadece kokulu çay olduğu için utanmıştım şimdi her zaman evde siyah çay bulunduruyorum.
               
Yerel yemekler üzerine:Burada kahvaltıya doyamıyoruz. Kahvaltı burada bir çok çeşit ekmekten oluşan büyük bir sepet , salatalık, domates, bir çok çeşit peynir , menemen ve tabi ki de ince belli bardaktan içilen çaydan oluşuyor. En güzel kısım ise balla beraber sunulan kaymak. Çoğunlukla çocuklar da aileleri ile aynı yemeklerde yiyorlar.

Olmayan “yatma” zamanı üzerine: Türk arkadaşlarımız bize burada çocukların yatma saati olmadığını söylediler.Genelde aileleri ile geç saatlere kadar oturabiliyorlar. Dışarıda gece 11 de hatta bazen daha geç saatte pusetlerinde bebekleriyle gezen aileler görüyoruz.Anne babaların “yalnız” zaman geçirmesi, sadece ikisinin dışarı çıktığı akşamlar burada pek yaygın değil. İnsanlar bizim çocuğumuzun saat 6 30- 7 gibi yatağa gittiğine ve sonraki bir kaç saat hiç ses çıkarmadan uyumasına çok şaşırıyorlar. Çalışan annelerin bakıcıları var ve onlara çok yardımcı oluyorlar genellkle bebek ekibinin bir parçası gibi aileyle beraber parka, avm’ye gidiyorlar.

Hava Kuruntuları üzerine: Burada havalar yağmurlu, rüzgarlı olduğu veya ayaz çıktığı durumlara bebekler dışarı çıkarılmıyor Ben kötü havalarda Aaron’la dışarı çıktığımda insanların garip bakışlarına maruz kalıyorum, ve eğer onda ince bir süeter var ise diğer bebekler kar kıyafetleri içinde oluyor. En ufak bir ten ortaya çıktığı zaman bile mesela çorabıyla pantolonun arasında burada özellikle büyükanneler çok endişeleniyor. Hele kafasında şapkasız bir çocuk burada dünyanın sonu!

Çalışan anneler üzerine: İstanbul kadın erkek eşitliği ve kadınların iş yaşamında bulunması konusunda bayağı gelişmiş bir şehir. Burada iş yaşamında çok başarılı kadınları görmek hiç de alışılmadık değil.Doğum izni Amerika Birleşik Devletlerinden daha iyi ve çocuk bakımı da çok daha ucuz.

Daha yavaş bir yaşama alışmak üzere: İnsanlar genel olarak aceleci değiller.Ağır şartlar altında çalışsalar da arada biraz rahatlamaya vakit ayırıyorlar. Komik bir örnek: Dairemizde bir kaç marangozluk işi için işçiler ayarladık ve gelmeleri bir kaç  haftayı buldu. Sonunda geldiklerinde eşim bana telefon açıp işin nasıl gittiğini sorduğunda ona hepsinin o an oturup çay içtiğini ve bebekle oynadıklarını söylemem gerekti.  Sonuç olarak işi bitirdiler hem de gayet çabuk.


2 yorum :

  1. Çok güldüm yazıya : )) Çoğunluğuna ben yaşarken sinirlensem de uzaktan bir gözle okuyunca komik geldi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen, pek alışageldiğimiz artık dikkatimizi bile çekmeyen bazı alışkanlıklar aslında sempatik şeylermiş :)

      Sil