Yıl 2011. Amerika'ya ilk kez giden bir arkadaşımız bize o zamanlar yeni çıkmış olan IPAD
2 getirdi. Iphone'umuz vardı hani o kadar yabancı değiliz ama yine de bir
heyecan oldu.
Ufak ufak kurcalamaya başladık. O zamanlarda gördüğümüz en
afili oyun angry birds zaten.
Aynı yaz oğlumuz 3 yaşındayken, uzun zamandan sonra bir talile
çıktık. Her şey dahil bir otele gittik tatile. Artık anne baba olarak
canımız burnumuza gelmeden tatilimizi yapabildiğimiz, 3 senenin sonunda anne bana olarak bir
masada yemek yiyebildiğimiz tatildir.
Bunun sebebi oğlumuzun artık iyice her şeyden
anlaması, 2 yaş sendromunun atlatılmış olması ve fiziksel olarak da belirli bir
beceri seviyeye ulaşmış olmasındandı.
Bir de IPAD...
Sudan hayatta çıkmayan ve tam da o ara öğlen uykularını da
bırakmış oğlumuzu sudan çıkmaya ikna etmiş, öğlen güneşinde odaya getirip onu
odada 2,3 saat kadar uslu uslu oturtmuş.
O "teyze yarısı" Ipad sayesinde hatta birazcık
kestirebilmiş ve dinlenebilmiştik.
Sonra hayatımızda hep oldu Ipad.
Kendimizce kontrol altında tuttuk, evet. Zaten 5,6 yaşına
kadar falan okumayı da bilmediği için mutlaka yardımımızı istiyordu.
"Bedava oyun" kavramı vardı, bedava oyun
bulduğunda çok seviniyordu.
Dünyanın en sıkıcı ortamına da gitsek oğlumuz arıza
çıkarmıyor, tabletiyle mutlu mesut oturuyordu.
Ben rahat rahat alışveriş yapabiliyordum.
Oğlumuz 5 yaşındayken 9-10 saatlik uçak yolculuğuna
cesaret edebildiysek biraz da bunun sayesindedir.
Zekasını olumlu yönde geliştiriyor muydu, evet.
Ama çocukluğunu, hayır. Haraketsiz saatlerce duran bir çocuk.
Çevresinde neler olup bittiğini genellikle kaçıran bir çocuk.
Bir arkadaşıyla oynamaktan anladığı artık karşılıklı
tabletlerini çıkartmak ve onlarla oynamak olan bir çocuk.
Kışın akşama kadar okuldaydı.Yazın da ya yazlıkta ya yaz
okulunda olması bizi bir nebze vicdanen rahatlattı bunca zamandır. Ama buna
rağmen de bu kadar etki yapması, inanılmaz.
Geçenlerde bir tartışma sonrasında kendimi onun yerine
koydum. Gerçek anlamda kendimi onun oturduğu koltukta hayal ettim:
Oyununa dalmış oynuyorum. Çevreden boğuk boğuk sesler
geliyor. Dinleyemiyorum.Oyunun en heyecanlı yeri.
Sesler yükseliyor. En sonunda iyice yakınına
gelinmiş:"Kereeem!!!! Sana kaçıncı kez söylüyorum illa bağırmamız mı lazım,
yemek hazır. Bırak ipad'i".
Bu genellikle benim anne olarak her önemli bir şey söylemem
gerektiği durumda aynı. Ödev yapacağımız, dışarı çıkacağımız, yemek yiyeceğimiz
vesaire.
Benim açımdansa olay bambaşka. Önce "Oğlum, bir 10
dakikaya yemek hazır olur ona göre" diyorum.
Sonra "canım oğlum yemek hazır hadi kaldır"
diyorum. Ama o bunları boğuk boğuk duyuyor.
Artık son çare olarak sesimi yükselttiğimde veya ipadi
elinden aldığımda dikkatini çekiyorum.
Sonuç: Onun gözünde sürekli bağıran ve kızan bir anne.
Hepimiz için hayal kırıklığı.
Çok çeşitli yöntemler denedik. Zaman zaman kaldırdık.
Utanarak söylüyorum ki, işimize geldiği zamanlardan dolayı bu raddeye getiren
ve tamamen kaldıramayan biziz.
Zaten kendimiz de benzer durumdayız. Elimizde telefon.
Twittera bak, instagrama bak, facebooka bak. 45 dakika sonra yine aynı.
Çevremdeki ailelere bakıyorum, Durum hemen hemen benzer. Kız
çocukları biraz daha az etkilenmiş görünüyorlar sanki.
O şeytani şey evimizde olduğu sürece hep bir mücadele
gerekiyor. Kitap okutmak için, oyuncaklarla oynatmak için, mutfakta bizimle
vakit geçirmesi için yalvarıp duruyoruz.
Parka gitmek için yalvardığımız oluyor yemin ederim.
Bizi bu durumundan kurtaracak şeyin ne olduğunu çok iyi
biliyorum. Tamamen ortadan kaldırmak, pazarlıksız, kısıtlamasız, şartsız, özel
günsüz.
Tamamen kaldırmak.
Bu kadar basit, sade bir karar.
Ama mümkün mü gerçekten uygulamak, çözümün ne olduğundan
emin olsam da uygulayabileceğimize güvenemiyorum.
-Ceren-
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder